top of page

ABD-Çin Arasındaki Ticaret Savaşının İİBF'liler için Önemi

Güncelleme tarihi: 25 Şub 2019

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra artık devletler sahada savaşmayı bir tarafa bıraktılar ve o zamandan beri büyük devletler arasındaki savaşlar artık ekonomik olarak ilerliyor. Bunun günümüzdeki versiyonu ise Amerika ve Çin arasında yaşanmakta. Aslında 2000’lerin başlarından itibaren bir sürtüşme vardı fakat Çin’in OBOR ve Made in China 2025 projelerini daha fazla dile getirmeye başlaması, aralarındaki ticaret açığının –Amerika aleyhine- giderek artması ve Trump’ın bunu tehdit olarak görmesiyle birlikte karşılıklı yaptırımlar birbiri ardına gelmeye başladı. Peki, Amerika’nın tehdit olarak gördüğü bu OBOR ve Made in China 2025 nedir, biraz ona değinelim.

OBOR, Çin’in 2010’ların başında duyurmaya başladığı Yeni İpek Yolu projesinin kısaltması (One Belt One Road) ve amaç, ticaretin merkezini yeniden Asya’ya çevirmek. Yapılmak istenen rota şu şekilde:


Çin, bu doğrultuda rota üzerindeki ülkelere çeşitli yardımlar yapmakta. Örneğin, Türkiye’nin son dönemlerde yapmış olduğu Kars-Bakü-Tiflis demiryolu hattı, Marmaray, 3.Havalimanı gibi projeleri bu kapsamda teşvik ediliyor. Aynı şekilde rota üzerindeki Polonya gibi başta olmak üzere diğer ülkeler de çeşitli şekillerde Çin tarafından desteklenmekte. Buradaki amaç Çin’den çıkan bir geminin mümkün olan en kısa süre içerisinde Avrupa’ya ulaşmasını sağlamak. Haritaya baktığınızda bunu çevre ülkelerle deniz üzerinden yapabileceğini görebilirsiniz fakat onların neredeyse tamamı ABD’nin müttefiki olduğu için Çin başka opsiyonlara yöneliyor, OBOR da bunun bir yansıması. Çin bu proje kapsamında toplamda 1 trilyon dolar harcamayı öngörüyor. Proje beklendiği gibi ilerlerse muhtemelen 2030’lardan itibaren dünyanın en önemli ticari rotalarından birisi olacak.

Diğer proje olan Made in China 2025 ise Çin’in teknoloji alanında da öncü olmak istediğinin bir yansıması. Yıllarca teknoloji firmalarının üretim merkezi olarak bilinseler de artık kendi markalarını da çıkarmaya başladılar ve bu durum onların markalaşma anlamında da zirveye oynamalarını sağladı. Özellikle Huawei ve Xiaomi şu anda başı çeken şirketleri. Bunun yanı sıra Rusya gibi onlar da Amerikan firmaları yerine kendi ürünlerinin kullanılmasını teşvik ediyor. (Whatsapp yerine WeChat, Amazon yerine Alibaba kullanılması gibi.) Bu teşvikleri Made in China 2025 kapsamında bir sisteme oturtmuş durumdalar ve genişleyen orta sınıfın bu markaları çıkartarak rekabette ülkelerine avantaj sağlamalarını istiyorlar.


Tüm bu projelerin yanı sıra Çin, Amerika’ya yaptığı ihracatı artırırken ithalatı da benzer ayarda tutarak ekonomik olarak bir üstünlük sağlıyor. Ayrıca Çinli ihracatçılar elde ettikleri doları yuana çevirmek zorunda, bu da Çin Merkez Bankası’nın elindeki döviz gücünü artırıyor. Amerika tüm bunları gördüğü için Çin’e patent ve lisans haklarından dolayı daha fazla para ödemesini söyledi ve burada bir karşılık bulamayınca karşılıklı vergi tehditleri başladı ve bu sene bu tehditler gerçeğe dönmeye başladı. Şu anda geldiğimiz noktada ise Çin’in 100 milyar dolarlık ihracatına ilave vergi konulması gündemde. Bu durum elbette hem iki ülkenin üreticilerini hem de bu esnada ekstra vergilere tabi olan Türkiye gibi ülkeleri etkiliyor.


Bu konunun geleceği nokta ise, muhtemelen çeşitli vergiler ilave edilmeye devam edecek fakat uzun vadede bu durum Çin’in yükselişini engelleyemeyecek. Peki İİBF öğrencileri burada kendilerine nasıl bir yer edinebilir? Öncelikle burada AB’nin etkisi üzerine araştırmalar yapabilirsiniz. Şu anda AB’nin lideri konumundaki Almanya da bu tartışmaya dahil olmuş durumda ve muhtemelen bu ticaret savaşının gidişatı Almanya’nın oynayacağı role bağlı olarak da değişecektir. Bu gibi araştırmalarınız size think-tank kuruluşlarının, kendi düzenleyeceğiniz eğitimlerin ya da başkalarının düzenlediği etkinliklerde yer almanın kapısını açabilir.

 
 
 

Comments


  • Facebook Clean
  • White Instagram Icon
  • Twitter Clean
bottom of page