Kıskanmak ve İmrenmek Arasındaki İnce Çizgi
- Mücahit Sakar
- 7 May 2019
- 2 dakikada okunur

Yeni tanıştığım birini hayatımda konumlandırırken şu soruyu soruyorum: “Bu tanıştığım insanın yaşam amacı, hayattaki tutkusu nedir?” (Tabi bu soruyu, karşıdaki insanın iyi niyetli biri olduğunu düşünüyorsam ikinci soru olarak soruyorum. Aksi takdirde birincide elenmiş oluyor zaten.) Eğer karşımdaki insanın gerçekten hayata dair bir tutkusu varsa onu özel bir yerde konumlandırıyorum. Bunun için somut başarılar yakalamış olmasına gerek yok, benim hayat anlayışımda kendi tutkusunu keşfedip o tutkunun yolunda ilerleyen herkes başarılıdır zaten. İşte bu insanlar, benim için imrenilenler listesinde yer alıyor. Bu imrendiğim kişilerle aramda bir bağ oluşturuyorum ve hem onların hikayelerinden yeni bir şeyler öğrenmeye, hem de kendi hikayemle onlara farkında olmadıkları bakış açıları katmaya çalışıyorum. Böylece aramızda sözlü bir kazan-kazan (win-win) felsefesi oluşmuş oluyor.
İşte imrenmek tam olarak yukarıdaki gibi oluyor. İnsanların başarıları sizi kötü hissettirmez, tam tersine mutlu olursun. Öte yandan onların başarıları sana ilham ve hırs verir, onların yapabileceğini görüp sen de kendinde bir şeyler başarabilme kabiliyeti olduğunu hissedersin.
Açıkçası bu durum benim için her zaman böyle değildi. Lise yıllarında kendime olan saygımı yitirdiğim bir dönemde, başarılı olan ya da olmaya çalışan herkese karşı içten içe bir kıskançlığım vardı. Buradaki problemim onlarla değildi, yani başarıya giden yolda başarısız olmalarını istemezdim fakat bu insanların somut bir şeyler yapıyor olması kendime olan saygımı daha da yitirmeme neden olurdu. Çünkü o dönemki bakış açıma göre ben hiçbir şeyi başarabilecek, hayatta tutku edinip onun peşinden koşacak biri değildim. Neyse ki lisenin sonlarında hayatı sorgulayarak başladığım arayış süreci üniversitede kendime yöneldi ve yeteneklerimi fark edip artık o hisleri bir kenara bıraktım.
İşte kıskançlık ve imrenme arasındaki fark tam olarak yukarıdaki iki hikaye anlatıldığı gibi. Eğer başarılı olan ya da hayata dair tutkularının peşinden giden birileriyle tanıştığınızda size ilham oluyorsa imreniyorsunuzdur, bu başarısı sizi içten içe rahatsız ediyorsa maalesef bir kıskançlık söz konusu. Bunu atlatmanın yolu ise, sizin de bu hayatta başarılı olabileceğiniz konuların olduğunu bilmeniz. Hepimiz hayata gelirken bazı sıkıntıların yanı sıra, aynı zamanda bazı yeteneklerle donatılıyoruz. Bu nedenle kimse doğuştan kaybeden (“loser”) ya da kazanan (“winner”) değil. Bunlar, sizin kendi zihninizde oluşturup çevrenize yaydığınız sinerjiyle ilgili konular.
댓글