Rota Önerileri #4 - Samatya & Kadırga Turu

Tarihi yarımadanın sahip olduğu ambians beni her zaman bir başka büyülemiştir. Bu bölgede yer alan ve nispeten daha az bilinen Samatya ve Kadırga semtleri de bu ambiansa sahip rotalar arasında yer alıyor. İki semti bir arada önerme sebebimiz ise, yakın oldukları için o bölgedeki yapıları inceleyerek birkaç saatlik güzel bir vakit geçirme imkanı sunabilmesi. Ayrıca Samatya ve Kadırga’yı aynı gün gezmek size bir kıyaslama imkanı da sunacaktır.

Bu kıyaslama, iki ilçenin İstanbul’un fethinden sonraki gelişiminden kaynaklanmakta. Samatya, Rum azınlıkların yaşadığı bir bölgeyken Kadırga’da ise daha çok Ermeni nüfusu yaşamaktaydı. Elbette bazen birbirlerinden etkilenme durumları oluyordu, çok bariz bir farktan söz edemeyiz fakat yine de iki grubun kendi alanları bulunmaktaydı. Bu durum mimariye de yansımış ve hem evleri hem de kiliseleri azınlıklar kendi bakış açılarıyla tasarlamışlar. Dolayısıyla bu iki bölge size kıyaslamanın dışında tasarım ve mimari açıdan bakış açısı zenginliği de katacaktır. Rotanın başlangıcını Haseki’nin yukarısında bulunan Samatya’dan yaparak Beyazıt’ın diğer tarafında bulunan Kadırga’ya geçebilirsiniz. Bu yolculukta Ayanikola Kilisesi, Aya Konstantino Rum Kilisesi, Aya Mina Rum Ortodoks Kilisesi, Aya Yeorgios Kiparias Rum Kilisesi gibi yapıları görebilirsiniz. Ayrıca mimarimiz açısından büyük bir zenginlik olarak gördüğüm İmrahor Camii de bu bölgede yer alıyor. Aynı şekilde Kadırga’da yer alan Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi de pek çok açıdan incelenebilecek ve ilham alınacak eserlerden birisi.

Bu iki semt dini yapılarının yanı sıra sosyal hayata dair mekanlarıyla da ziyaretçileri kendisine çekiyor. Örneğin Balık Müzesi, balık kültürünün Samatya’daki yerini daha iyi anlayabilmeyi sağlıyor. Bunun yanı sıra Matya Kafenin bulunduğu tarihi ahşap konak ve İçkalpakçı Çıkmazı sayesinde sosyal medyanın dinamiğine uygun fotoğraflar da çekebilirsiniz. Ayrıca tüm bu yerleri keşfederken iki semtin sokaklarında yürümek de size zamanda yolculuk hissini yaşatacaktır. Keza bu bölgelerde otantik hava halen hissedilebiliyor ve yapılara bakarken insan ister istemez kendi içinde eski İstanbul’un nasıl bir yer olduğunu tasvir ediyor.