top of page

Suçları Sadece Cezalarla Bitiremeyiz


Dün Büyükçekmece’de 5 yaşındaki çocuğun ve metrobüsteki kadının yaşadıklarını Twitter’da okuduğumda herkes gibi ben de çaresizce içimdeki nefretin ve tiksintinin yükselişini hissediyordum sadece. Sonrasında yine benzer twitler; idam gelsin, hayır hayır idam değil işkence gelsin, bu yaptıkları ibreti alem olsun.. Aynı twitleri her şehit haberinden sonra da görüyorum ve maalesef bu talepler anlık reaksiyon olmaktan öteye geçmiyor. Öte yandan, bu talepler gerçekleştirilse bile bu suçlar bitmeyecek, çünkü olay cezayla sınırlandırılabilecek düzeyde değil.


Bu konuda kişisel olarak çözüm önerim; geniş çaplı bir inceleme yapılması. İlk başta sapıklar ve diğer azılı suçlularla başlayan bu süreç, daha sonra bütün suçluları kapsayacak. Buradaki çalışmalar üç temel sorunun yanıtını bulmaya çalışacak:


1) Bu suçlu, nasıl bir çevrede doğup büyüdü?

2) Hayatı boyunca suçlunun en yakınında olan kişiler kimlerdi, suçluda nasıl izler bıraktılar?

3) Bugünkü ruh hali ve davranışlarının oluşmasında etkili olan olay ve durumlar neler?


Bu üç sorunun, suçlunun bilinçaltını daha iyi anlamamız için önemli olduğunu düşünüyorum. Burada bir yanlış anlaşılma olmasın, yaşadıkları hiçbir şey o suçlarını meşru kılmaz. Fakat bundan sonraki süreci kurtarmak adına daha farklı politikalar geliştirmeliyiz. Eğer bu suçların zeminini anlayabilirsek gerekli çalışmaları hem birey olarak bizler yapabiliriz hem de devlet mekanizması bu doğrultuda daha verimli çalışmalar yapabilir.


Ben bu altyapıyı anlamanın elzem olduğunu düşünüyorum çünkü diğer türlü istenildiği kadar işkence yapılsın, yine aynı suçlar işlenmeye devam edecek. Çünkü bu suçlar genellikle bir sürecin sonunda, ani patlamalar şeklinde gerçekleşiyor. Bu bazen aileden kopup yanlış arkadaşlara yönelerek başlarken, bazen de bilinçaltında biriken bir olayın sonucunda gerçekleşiyor. Bunun temel hatlarıyla ilgili bilgi sahibi olsak da derinlemesi için ciddi psikolojik testlere ihtiyaç duyuluyor, belki de daha önce hiç denenmemiş yeni test ve terapi tekniklerine.


Filmlerle gerçek hayatı özdeşleştirmeyi pek sevmesem de Kubrick’in Otomatik Portakal filmi bu konuda iyi bir örnek sunmakta. Filmin başlarında her türlü pisliği yapan Alex, hapse girdikten sonra –süreç bittiğinde eve gitmek şartıyla- üzerinde bir tekniğin uygulanmasına izin veriyor. Ludovico adı verilen bu teknikte, Alex’e sürekli olarak işlediği suçlarla ilgili videolar izletilirken bunlara saatler boyunca maruz kalması sağlanıyor. Bu videoları elleri bağlı ve beyninde bir cihazla izlediği için bir süre sonra kafayı yiyecek hale geliyor fakat doktorlar ısrarla o suçların işleniş görüntülerini izletmeye devam ediyorlar. Sonunda terapi bittiğinde Alex’in hapis hayatı da bitiyor ve eve geliyor. O günden sonra ne zaman bir kadın gördüğünde taciz etmeyi düşünse midesi bulanmaya ve istemsizce kusmaya başlıyor. Bu tepki, ne zaman bir suç işlemeyi düşünse gerçekleşmeye devma ediyor.


Elbette gerçek hayatta bu işlemin bu kadar kolay olmadığının, bunun sadece bir film olduğunun farkındayım fakat bize bir mesaj sunuyor. İnsanlara ceza vermek sadece içimizin soğumasını sağlar, sürdürülebilir çözümler getirmez. Bunun için Psikoloji biliminin kıymetini bilmeli; Nörologlar, Psikologlar, Psikolojik Danışmanlar, Çocuk Gelişimcileri ve Sosyal Hizmet Uzmanları öncülüğünde bu suçlu bilincini haritalandırmayı düşünmeliyiz. Umarım bu ya da başka çözümler sayesinde bu suçların sona erdiği günlere ulaşabiliriz..

 
 
 

Comentarios


  • Facebook Clean
  • White Instagram Icon
  • Twitter Clean
bottom of page