Tutkular > Kalıplar: Joanne Kathleen Rowling
- Mücahit Sakar
- 4 Nis 2019
- 2 dakikada okunur

Yazarlığın dolar milyarderi yaptığı ilk kişi, Britanya’nın en zengin kadını, imza günlerinde stadyum dolusu insanı toplamış bir süper star.. Zamanda yolculuk yapıp 17 yaşındaki Joanne Rowling’e günün birinde tüm bunları başaracağını söyleseydiniz size gülüp geçerdi muhtemelen, tıpkı arkadaşlarının onunla gülüp geçtiği gibi. Evet, Joanne küçük yaştan beri kendi dünyasını kurmak amacındaki bir hayalperestti aslında. Gözlükleriyle, dış görünüşüyle ya da söyledikleriyle dalga geçen arkadaşlarını da çok kafaya takmıyordu aslında, tam tersine kendi dünyasını yaratırken onlardan besleniyordu. Takıldığı grubun en havalı ikizlerinin soyisimlerinin “Potter” olması, bu ilhamın en güzel göstergelerinden biri olsa gerek.
Rowling hiçbir zaman maddi imkan olarak sıfırı tüketmiş değildi, o nedenle bir dramatize yaratmaya gerek yok fakat hayatının her aşamasında başka işlerle uğraşması gerekiyordu. Üniversiteyi bitirdiğinde sekreterlik yapmıştı, Portekiz’e gittiği süreçte İngilizce Öğretmenliği yapıyordu, arada Fransızca ve İngilizce bilgisiyle başka pek çok işte çalıştı. Tüm bunların sebebi, hem ailesinin kendisinden beklentisini karşılamak hem de evliliğini sürdürmekti. Öte yandan, Rowling’in fark yaratmasını sağlayan şey ise yazmaya ve hayal kurmaya hep devam etmesi oldu. Bütün bu azminin ve tutkusunun peşinden koşmasının sonucu olarak, bir tren yolculuğunda Harry Potter serisinin karakterlerini belirledi ve sonrasında kendisini Nicolson's Café’de kitabına odaklayarak ilk kitabını tamamladı. Yıllardır yazdığı eserleri sadece en yakınlarına okutan Rowling, ilk kez bir kitabını yayımlatmak istiyordu fakat bu sefer de yayınevleri bir engeldi. Daha önce yazarlık tecrübesi olmamış dolayısıyla piyasada ismi olmayan, büyücülük gibi hiçbir zaman trend olmamış bir konuyu işleyen, hem de bir kadın yazarın kitabını basmak hiçbirine mantıklı gelmiyordu. Onlara göre, farklı bir şey denenecekse bile en azından bir erkek yazar tarafından denenmeliydi. Joanne tüm bunlara rağmen işsizlik maaşıyla çocuk bakmaya devam ederken bir yandan bulabildiği tüm yayınevlerine ulaşıp kitabını bastırmaya çalışıyordu.
Ve bingo! Sonunda bir yayınevi, Joanne’nin kitabını basmayı kabul etti fakat o da kadın yazarlığın problem olabileceğini düşünerek J.K.Rowling adıyla basabileceklerini, bunun cinsiyetten kaynaklı okuyucu tepkisini kırmak için mecbur olduğunu söylediler. Joanne tutkularını gerçekleştirmek için bunu da kabul etti ve sonrasında bambaşka bir dünyanın kapıları kendisine açıldı. Rowling’in hikayesinin en ilgi çeken kısmı ise, aslında hayatın bütün gerçekliklerini içerisinde barındırması. Yıllarca tutkuların peşinden verilen mücadele, hayatın sunduğu farklı rotalara rağmen hep içten içe tutkusunun yer aldığı yolu seçmesi ve kendisi gibi olmaktan vazgeçmemesi onu bugünkü konumuna getirdi. Joanne bugünlere bir günde ya da bir senede değil, ilk film çekilmeden önceki 45 yılı sayesinde geldi. Londra’daki o trende Harry Potter karakterlerini kurguladığı akşam, aslında yıllardır yaptığı çalışmaların bir pik noktasıydı. Hayatın işleyişi herkeste hemen hemen aynıdır ve bu işleyişi kavrayan Joanne Rowling gibi idealistler, filmin ortasında ya da sonunda bir şekilde mutluluğa ulaşırlar.
KAYNAKLAR:
Comments