Yeni Mezunların Hayattaki Anlam Arayışı
- Mücahit Sakar
- 25 Nis 2019
- 2 dakikada okunur

Üniversiteden mezun olduğunuzda karşınızda şöyle bir tablo oluşacak: Hayatın ilk perdesinin sona ermesi, aile ve çevredekilerin farklılaşan beklentileri, tüm bu beklentileri sağlamak için yardımcınız olacak bir diploma. Bu tabloyu nasıl yorumlayacağınız tamamen size bağlı. Diplomayı kullanarak bölümünüzle ilgili bir işe başlayıp, kendinizi o alanda uzmanlaştırmaya adayabilirsiniz. Belki ilk birkaç yıl maddi karşılığı daha düşük seviyede olur, sonrasında kendinizi ispat ettikçe nispeten daha iyi rakam ve unvanlara ulaşırsınız. Bu kötü bir opsiyon değil, tercih edilebilir fakat kişisel olarak bir noktayı eksik buluyorum: Hayatın sizin için ifade ettiği anlam.
Mesela bu hayattaki yerinizi düşündünüz mü hiç? Ya da evrendeki problemlerin çözümünde nasıl bir rol alabileceğinizi? Bunları düşünmenin en önemli yanı, size bir misyon yüklemesi. Eğer bu misyon olmazsa karşılaşacağınız en ufak problemlerde vereceğiniz reaksiyon çok daha büyük olabilir. İşsiz kaldığınızda bunu dünyanın sonu gibi görebilir ya da başka problemler yaşadığınızda onları yönetemeyebilirsiniz. Bunun sebebi ise dünyadaki yerinizi ve dünyada ifade ettiğiniz anlamı sorgulamamış olmak. Bu konudaki önerim; mezuniyetten sonra en azından bir süre bunu düşünmelisiniz. Hayatta ne yapmak sizi mutlu ediyor? Sabah kalktığınızda sizi ne yapacak olmak heyecanlandırıyor? Dünyadaki hangi problemler sizi çaresiz hissettiriyor ve bunlarla ilgili ne yapabilirsiniz? Bütün bunları düşünmek, kendinizi daha iyi tanımlamanızı ve peşinden gitmeniz gereken tutkularınızı keşfetmenizi sağlayacak. Belki sosyal sorumluluk alanında çalışacaksınız, belki de iş insanı olup bu sosyal sorumluluk projelerinin geliştirilmesinde iş geliştirme-yatırım destekleri sağlayacaksınız. Tabi bunların çok dışında idealleriniz de olabilir. Likopenin Türkiye'de kıymetinin bilinmediğini düşünen bir Kimya Mühendisi olarak bunun araştırmalarının yapılmasını da sağlayabilirsiniz, bütün tutkuların insanlığa direkt katkı sağlamak gibi zorunluluğu yok. Bu aşamada yalnızca şunu bilmelisiniz ki, bu tutkularınız ertesi gün gerçekleşmeyecek.
Hali hazırda çalıştığım işi ve freelance çalışmalarımı bırakıp tamamen Payeplon’da içerik üretmeye başladığımda ben de bunun bilincindeydim elbette. Sahip olduğum tutkular beni bir günde istediğim noktaya getirmedi fakat bana hayat amacı kattı. Artık sabah kalktığımda bir misyonumun olduğunu hissediyorum ve hayatta en sevdiğim şey olan bilgi/fikir paylaşımını yapıyor olmak, bilgisayar başına her geçtiğimde beni heyecanlandırıyor. Hayatı anlamlandırırken en önemli eşik bu aslında: Sizi heyecanlandıran ve tüm enerjinizi kullanmanızı sağlayan şeyi bulmak. Aksi takdirde hayat sizi sürekli belli eşiklere getirip, verdiğiniz kararların “acaba, keşke” sınırında dolanmasına neden olacak.
NOT: Yazının başlığında, logoterapi tekniğiyle bilinen nörolog ve psikiyatr Viktor Frankl'ın (1905-1997) İnsanın Anlam Arayışı adlı kitabının isminden esinlenilmiştir.
Commentaires