Özür Dileme Kozunu Çabuk Tüketmeyin
- Mücahit Sakar
- 14 May 2019
- 1 dakikada okunur

Deniz Seki’nin Sahici adlı parçasında geçer; “özrün efendisi en yakınım olur, diler yoluma devam ederim.” Normalde ben de Deniz Seki’nin bu bakış açısını benimseyenlerdenim (tabi şarkıdan bağımsız olarak) fakat böyle olunca insan bir süre sonra şunu fark ediyor; artık özrünüz karşı taraf için o kadar da kıymetli değil. Çünkü hep aynı hataları yapıyor, sonra da gidip özür diliyorsunuz. Bu durumda “özür dileme” gücünün etkisi azalıyor. Oysa ki “özür dilemek” aslında hatanızı affettirmek için değil, “hatamın farkındayım ve bundan sonra bunu yapmayacağım” demek içindir. Bunun tam tersi olduğunda elinizdeki o tek atışlık koz da kayboluveriyor.
Ayrıca bu davranışı pek çok kez yaptığınızda (yani aslında özür dilemenizi gerektirecek hataları yaptığınızda) karşı tarafın size olan yaklaşımı da değişmeye başlıyor. Çünkü birinin sizi (arkadaş ya da sevgili olarak) sevme sürecinde davranışlarınız %30-35’lik kilit bir rol oynar. Bu davranışları karşı tarafın hazzetmeyeceği noktalara taşıdığınızda ise kritik bir viraja giriyorsunuz. O viraja girerken dilediğiniz özür muhtemelen “herkes ikinci şansı hak eder” düşüncesiyle kabul edilecektir fakat sonrasında sizin için çok daha önemli bir süreç başlıyor. O virajdan ilerlemeye devam ettiğinizde artık karşı taraftaki imajınız eskisinden de beter hale gelecektir. Dilediğiniz özrün ardından o virajdan geri döndüyseniz hiçbir problem yok, yaptığınız hatalar bir süre sonra unutulur ve her şey rayında devam eder.
Bu nedenle, bir hata yaptıktan sonra hemen özür dilemek yerine bir süre kendinizle yüzleşin. O hatayı gerçekten devam ettirecek misiniz? Yoksa hata olduğunu fark edip artık bırakacak mısınız? Özür dileme kozuyla karşınızdakini bir seferlik ikna edebilirsiniz o problem değil, önemli olan siz kendinizi ikna edebiliyor musunuz? O yanlışı bir daha yapmayacağınıza net olarak ikna olmadan karşınızdakini ikna etmeye çalışmayın, özür kozunu çabuk tüketmiş olursunuz.
Comments