Belediye Seçimlerine Yönelik Yapılan Dijital Pazarlama Çalışmaları
- Mücahit Sakar
- 20 Mar 2019
- 2 dakikada okunur

31 Mart’ta yapılacak olan belediye seçimleri öncesinde hemen her yerde siyasi partilerin reklamlarını görmekteyiz. Son yıllarda bu reklamların dijital mecralara da yansığı bir gerçek. Bununla beraber, henüz ülkemizdeki siyasetçilerin keşfedemediği bazı stratejik detaylar var. Bunlar da aslında dijital pazarlamaya yönelik harcamaların bazı noktalarda sonuç vermemesine neden olacak. Bu strateji hatalarının birden fazla kaynağı olsa da en önemlisi veri yönetimine gereken ilginin gösterilmemesi.
Veri yönetimine ilgi gösterilmemesiyle birlikte birkaç somut örnek verebiliriz. İlk örnek, partilerin vaatleri. Facebook, Instagram ya da Youtube’da denk geldiğimiz parti reklamlarında bütün kesime hitap eden vaatler görmekteyiz. Oysa ki bu vaatlerin kişiselleştirilmiş olarak sunulması gerekiyor. Aksi takdirde verilen vaatler seçmene ulaşmayacaktır. Amerika’daki 2016 yılı başkanlık seçimlerinde Donald Trump’a başkanlığı getiren dijital pazarlama stratejisi de buydu. Bir vaat listesi yapılarak kişilerin Facebook ve Twitter paylaşımları incelendi. Seçmenlere sunulacak kişiselleştirilmiş birkaç vaat de bu paylaşımlara göre seçildi. Aksi takdirde, seçmenin kendi yaş grubuna ve ilgi alanına girmeyen vaatlerde bulunduğunuzda stratejilerinizi o seçmene ulaştırmanız da imkansız hale gelmekte.
Veri yönetimi konusundaki bir diğer problem ise yerelleştirilmiş reklamların başarıyla sunulamaması. Bunu özellikle de ilçelerde görmekteyiz. Sadece kişi sayısına odaklanan sponsorlu gönderiler, aslında o ilçede oy hakkı olmayan diğer seçmenlerin ana sayfasına düşüyor. Gösterim başına maliyetlerin arttığını düşünürsek bu da kaynakların dijital pazarlamada boşa harcanması demek. Bunun çözümü ise, görüntüleyen kişi sayısından ziyade o ilçe içerisinde olabildiğince geniş bir kesim tarafından görülmesini sağlamak. Bundan daha önemlisi ise, ilçede yaşayan kişilerin oy vermesini sağlamak. Bu konuda sosyal medya, kararsızlık yaşayan genç kesimi etkileyen içeriklerle kullanılabilir. Elbette bunun yolu da kişiselleştirilmiş çözümden geçiyor. Seri halinde düzenlenebilecek reklamları doğru hedefe ulaştıran siyasetçiler bu şekilde karar bilimini doğru uygulayabilirler fakat şu ana kadar bunun pek gerçekleşmediğini söyleyebiliriz.
Siyasetçilerin sosyal medyayı kullanması, teknolojinin ve dijitalin gücünü göstermesi adına iyi bir örnek olsa da maalesef ülkemizin genel problemlerinden “sadece trend olduğu için yapmak” geleneği burada da baş gösteriyor. Dolayısıyla veri yönetimine dayalı dijital pazarlama çalışmalarının seçim sonuçlarına Amerika’da olduğu gibi bir etki yapacağını söyleyemeyiz. Bununla birlikte, konuyla ilgili çalışmalar arttıkça önümüzdeki yıllarda hem Türkiye’deki hem de dünyanın diğer ülkelerinde siyasi seçimlerde dijital pazarlama faaliyetlerinin etkili olacağını belirtmek mümkün.
Comments