İş Modeli Analizi: Facebook
- Mücahit Sakar
- 10 Mar 2019
- 2 dakikada okunur

Her ne kadar son dönemde kitlesinin azaldığı düşünülse de Facebook halen dünyanın en büyük teknolojik güçlerinden birisi. Üstelik, yaptığı satın alımlarla birlikte bu gücünü her geçen gün daha da artırmakta. Bu süreçteki iş modelleri ise giderek spesifikleşiyor. Dolayısıyla Facebook aslında bugüne kadar olan iş modellerinin yanı sıra gelecekteki iş modelleriyle de merak uyandıran şirketlerden birisi. Facebook, Whatsapp ve Instagram’ın yıllardır ücretsiz olması ve bundan sonra da ücretsiz kalacağının bilinmesi; bize farklı bir pencere sunuyor. Bu pencerenin adı: veri.
Yukarıda saydığımız uygulamarı yıllardır ücretsiz olarak kullanmamızın nedenini hiç düşündünüz mü? Milyon dolarlık sunucu maliyetine bizim için katlanan, internet bağlantımızın olduğu her an bizi istediğimiz noktaya ulaştıran bu uygulama neden bunu yapıyor? Bu sorunun cevabı olan veri, aynı zamanda şirketin gelir modelinin de önemli bir kısmını oluşturmakta. Facebook ilk kurulduğu yıllarda, klasik Amerikan start-uplarında olduğu gibi yatırım fonlarıyla ayakta kaldı. Start-up ekosisteminde şöyle bir düşünce bulunur; eğer potansiyel müşteri kitlen varsa o anda para kazanmasan da yatırım alabilirsin. Çünkü o potansiyel müşteriler uzun vadede bir şekilde gelir modeline dönüşecektir. Zuckerberg de bunu bildiği için ilk yıllarda insanların gelip ziyaret etmesini amaçlamaktaydı. Milyonlarca kullanıcıya ulaştığında bile kafasında tam olarak yerleşmiş bir gelir modeli yoktu. Amacı, insanların vakit geçirmekten keyif alacağı bir sistem kurmaktı. Sonraki yıllarda ise bu potansiyel müşterileri veri olarak gelire dönüştürmeye başladı. İlerleyen yıllarda, aldığı reklamlar şirketin en büyük gelir kalemi olmuştu. Bu reklamlarda Facebook’un iki avantajı bulunuyordu:
a) Google’dan sonra dijital dünyanın en kalabalık kitlesine sahip olmak
b) Elindeki veriler sayesinde kullanıcılara kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilmesi
2010’lu yıllarda popülerleşen testleri hatırlayabilirsiniz, verdiğiniz çeşitli bilgiler ışığında sizin hakkınızda analiz yapmaktaydılar. Aslında bu testlerin amacı da sizden mümkün olduğunca çok veri alıp bunu işleyebilmekti. Facebook’un makine öğrenimi teknolojisi bu sayede gelişti. Arkadaşınızla bir resim eklediğinizde arkadaşınızı direkt doğru isimle önermesinin de sebebi de bu aslında. Bu çalışmalar, 2010’lu yıllarda Facebook’u artık en büyük ikinci dijital reklamveren haline getirdi. Yine de Zuckerberg’in canını sıkan bir olay oldu, dijital dünyanın gidişatını çok iyi öngörememişti fakat teknolojide bu kadar ilerleme kaydetmiş bir firma geri planda kalamazdı. Çareyi satın alma yapmakta buldu. Instagram’a 1, Whatsapp’a 19 milyar dolar vermesinin sebebi de buydu. Bu şirketleri satın alırken tek düşüncesi, eldeki verilerini maksimum verimlilikle kullanabilmekti. 2016 Başkanlık Seçimi’nde Facebook reklamlarının yaptığı etkiyi düşünürsek bu konuda kendileri için başarılı, insanlık için ürkütücü bir evreye gelmiş durumdalar.
Facebook önümüzdeki yıllarda teknolojilerini geliştirmeye devam ederken tekelini mümkün olduğunca geniş bir alanda tutmaya çalışacak. Bu nedenle, önümüzdeki yıllarda da çeşitli satın alma işlemlerini görebiliriz. Odak noktaları ise yine reklamlar olacak fakat bu reklamları daha seçkin hale getirecekler. Mümkün olduğunca katma değerli reklamlara odaklanacaklar. Çünkü ellerindeki verilerin işlenmesinin esas sebebi, stratejik reklamlar hazırlayıp maksimum kazanç elde etmek. Buradan kendinize şu sonucu çıkartabilirsiniz: Büyük şirketlerin oluşumu hep vizyonla başlamıştır. Facebook eğer kısa vadede kazanca odaklansaydı cüzi bir ücretle üyelik yapardı ve bugünkü konumuna asla ulaşamayıp orta halli bir teknoloji firması haline gelirdi. Zuckerberg’in içindeki gelecek vizyonu ve en tepeye oynama isteği onun sabırlı olup doğru kararlar almasını sağladı. Bu süreçte yaptığı basit hataları ise vizyonu sayesinde elde ettikleriyle giderebildi.
Comments