Taraftarlık ve Aidiyet Hissi
- Mücahit Sakar
- 2 Mar 2019
- 2 dakikada okunur

Futbol, kurulduğu günden bu yana geniş kitleleri peşinden sürükleyen bir spor. Bununla birlikte futbolu çok daha anlamlı hale getiren unsur ise takımlar ve bu takımların taraftarları. Burada değinmek istediğimiz nokta ise, futbolun en önemli bileşenlerinden olan taraftarın bakış açısı. Bir takıma bağlanma süreci nasıl oluşur? Tutulan takımla nasıl bir bağ kurulur? Bunun bireysel ve toplumsal açıdan ne gibi etkileri bulunmaktadır? Toplumun önemli bir kesimini anlamak için bu soruların yanıtları önemli bir yer teşkil ediyor.
Bir taraftar için en önemli kelimelerden birisi, aidiyettir. Kendisini tuttuğu takıma karşı ait hisseder. Bu aslında tüm insanların içinde yer alan seçkin bir duygudur. Bilim insanlarının, dini liderlerin ya da dini ritüellere bağlı olanların, futbol taraftarlarının ve uzun ilişkileri tercih eden kişilerin en önemli çıkış noktası da bu aidiyet hissidir. Bir insanı günde 13-14 saat laboratuvarda deney yapmaya teşvik eden şey, bilime karşı duyduğu aidiyettir. Aynı şekilde, yağmurlu havada harçlığını biriktirip stadyuma giden öğrencinin çıkış noktası da takımına duyduğu aidiyettir. Bu aidiyet hissi insanın içinde zaten doğuştan vardır fakat yönelmesini sağlayan şey çevresel faktörlerdir. Bir bilim insanı çocukken okuduğu Carl Sagan kitabından etkilenerek bilime yönelebilir. Kitapta evrenle ilgili okuduğu yazılar ona başka bir ambians sunar ve kendisini bu ambiyansa ait hisseder. Taraftarlık da buna benzer bir şekilde gelişmekte aslında. Genellikle bir akrabasıyla stadyuma giden çocuk, orada bambaşka bir ambiyansta hisseder kendisini. On binlerce taraftarın karşılık beklemeden bağırması ve tutkuyla takımlarına bağlı olması onun hafızasında farklı bir yer edinir ve ondan sonraki süreçte oraya aitlik hisseder. Bunu dışında çevrenin de büyük bir faktörü bulunuyor. Takımına bağlı olan bir akraba, birlikte stada gitmeseler de bir forma aracılığıyla çocuğa o aidiyeti sağlayabilmekte. Takımın sembolü olan o forma, o andan itibaren çocuk için aidiyetin de sembolü olmakta. Tıpkı, akrabasının aldığı bir oyuncakla bilimle ve keşifle ilgilenmeye başlayan ve sonrasında bilim insanı olmaya karar veren çocuğun hikayesi gibi.
Taraftarlık psikolojisini anlamak, özellikle de toplumların aidiyet hissini görebilmek için fazlasıyla değerli. Stadyumlar, bu hissin en iyi yansıtıldığı yerler olarak da büyük bir öneme sahip. Aslında burada şu mesajı da çıkartabiliriz: İnsanların bir şeye aidiyet hissetmesi için onlara farklı bir deneyim sunulması gerekiyor. Aynı zamanda bu farklı deneyim onları, kendilerinin de içerisinde yer alacağı interaktif bir ortama çekiyor olmalı.
Comments